Her nefes aldığında yaşadığın için değil; ölüme bir adam
daha yaklaştığın için mutlu oldun mu sen hiç? Ben oldum!
Ya da onun yerine senin aldığın her nefes için lanet okudun
mu hiç?
Kendini kalabalıklar içerisinde bile yapayalnız hissettin mi
hiç?
Herkesin hakkında her şeyi bildiği, yaşadıklarını
anladıklarını söyledikleri oldu mu hiç? Benim oldu.. Hem de oldukça fazla. Ama
hiç kimse hiçbir boktan anlamadı bugüne kadar. Kafa ütülemekten de başka
yaramadılar işe. Zaten her şeyin en iyisini bilir be arkadaşım.. Herkes haklı
bir ben haksız koduğumun hayatında.
İntihar etmek isteyip kendini öldüremeyecek kadar ödlek
oldun mu hiç? Ben oldum!
Şimdi intihar deyip de atma yabana. Bin bir türlü yolu var.
Mesela asmayı denedim kendimi, ip koptu. Silah alıp kafaya sıkayım dedim, param
yetmedi. Uçurumdan atlayım dedim yaşadığım yer ovalık. Neyse sonra ne
yapabilirim diye düşündüm, taşındım. Ecza dolabına ilişti bir an gözüm. Adını telaffuz
dahi edemediğim bir kutu hap içtim. Hayır madem içtin çıkmasana evinden
dangalak! Rahatlıkla öl de mi. Yok! Balkonda otururken adamın teki karısını
dövüyordu. 'Vay namussuz sen napıyorsun karına' deyip bir hınçla attım kendimi
sokağa. Adama yumruğu yapıştıracakken gözüm karardı. Heh dedim gidiyoruz. Yaşşa!
Acilde açtım gözümü. Sonra aldılar beni
psikiyatriye yönlendirdiler. Gözlüklü, tombul, pantolon askılı bir adam hacı
yatmaz gibi başını sallayarak bir şeyler anlatmamı istedi. Ben anlatmadıkça
zorladı. Anlatmadım. Sonra hastaneye kaldırdılar beni. Günlerce tek bir odada
tuttular. Ara ara ise bahçeye çıkardılar. Diğer akıllılarla birlikte
sosyalleşmemi istediler. İnsan ölmeyi istedi diye akıl hastanesine kaldırılır
mı? Kaldırılırmış. Hoş ölmeyi başarsaydım da cenazeme üç beş kişi gelirdi.
Yalandan gözyaşı dökerler sonra da “cenaze selfiesi” yaparlardı. Bak mahrum bıraktım
şimdi bu zevki onardan. Ben sarı hastanede anladım aslında gerçek akıllıların
içeride olduğunu. Orası ayrı bir dünya. Sanki bir ütopya. Yokken var gibi; varken
yok gibi. Böyle hissedeceğimi tahmin etmezdim. Kafamda milyonlarca soru var,
cevapsız. Soru demişken; Her nefes aldığında yaşadığın için değil; ölüme bir
adam daha yaklaştığın için mutlu oldun mu sen? Ben oldum. Hem de her nefes
alışımda. Tık,tık eden kalbime lanet okudum günlerce. Tık! Deyip gitmek istedim
hep. Olmadı yapamadım. Ölmeyi bile başaramadım. Attılar beni oraya. Şimdi mi? Memnunun
halimden aslında. Peki neden kaçtın o kadar memnunsun diye soracak olursan;
haklısın aslında. Bilmem.. Bak cevap bulunamayan sorular silsileme bir yenisini
ekledin sen de. Ne güzel! Neyse.. Çok uzun konuştum. Ama güzel oldu. Bir adım
daha yaklaştım ölüme. Gencecik bünyeler göçüp giderken bu diyardan gönlü yorgun
ben kazık çaktım sanki. Ben ölsem. Onlar ölmese. Ben ölmedikçe onlar ölüyor bir
bir. Yalvardım, küfür ettim hatta öldürsün, çarpsın atsın beni diye. Yapmadı
yukarıdaki. Sana bir şey deyim mi arkadaşım; yukarıda gerçekten biri varsa ya
beni gerçekten çok seviyor ve türlü oyunlarla benimle eğleniyor. Ya da benden
öyle çok nefret ediyor ki yanına bile almak istemiyor. İşte böyle be arkadaşım.
Seninle muhabbet iyi geldi. Oo vakitte bayağı bir olmuş. Denese ölüme koştun dakikalardır diye..
_______________________________________________________________________
Adresi biliyorsunuz; melissancak23@gmail.com
Yahya Kemal'in dizeleriyle selamlayalım yeni günü;
"Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; seher seher bir bülbül öter"