Haberiniz olsun uzun bir yazı sizi bekliyor. Ama "ne diyor bu kız yahu uzun uzun? Ben okuyamam" derseniz en altta kısaca Düşler Akademisi hakkında bilmeniz gerekenleri de derledim.
E, hadi başlayalım..
NMK yazısında Defne'den bahsetmiştim. Bir gece İnstagram da gezinirken Defne'nin Akademi'de çekilen bir fotoğrafını gördüm ve anında ona mail attım. Çünkü Düşler Akademisi adını daha önce Biz Evde Yokuz blogun da görmüştüm. Öylece okuyup geçmiştim oysaki. Çevremdeki birinin oraya gidebileceğini düşünmemiştim o güne kadar. Taa Kaş'ta sonuçta. Kalkıpta kim gidecek şimdi Kaş'a. Neyse efendim; o akşam yazdım Tatlı Defne'ye ve o da heyecanla geri dönüş yaptı bana. Pinpirikli bir insan olduğum için Defne'nin sözleri referansında Akademi'yi araştırmaya başladım. Ve o gece gitmeye karar verdim. Evet evet 1-2 saat içerisinde varlığını öğrendim ve gitmeye karar verdim.
Ama siz benim yaptığımı yapmayın. Başvurular Nisan-Mayıs ayları gibi alınıyor. Benim ki şans eseri oldu. İyi ki de oldu:)
Neyse başvurumu yaptım. Bu aşamada yani başvuru aşamasında, sizden bir motivasyon mesajı talep ediliyor. Nasılsa bu yazdığım okunmaz diye düşünmeyin sakın. İnanın mesajınız başvurunuz için büyük önem arz ediyor.
Her şey tamam. Başvurum kabul oldu. Artık hiçbir engel yoktu Akademiye gitmem için..
Aslında vardı, BEN!
Kendim yani. Her zaman bu hayattaki en büyük engelin insanın kendisi olduğunu düşünürüm. Kaş'ı geçtim Antalya sınırlarına bile girmemiştim daha önce. Ve belki bu size komik veya garip gelebilir ama ilk kez hiç bilmediğim bir yere seyahat ettim ben, tek başıma. Onun da içimde ayrı bir heyecanı vardı. İzmir'den Kaş otobüsle 7-8 saat sürüyor. Eğer siz de benim gibi otobüste uyuyamayanlardansanız gece boyunca sessizlik eşliğinde tatlı heyecan ve bilinmezliğinizde kaybolabilirsiniz. Çünkü insanın iç dünyasına seyahat en keyifli seyahattir. Akademiye gitmeden böyle düşünüyordum Kalkan-Kaş arası manzarayı görene kadar. Allahııııımmm! O nasıl bir manzaradır. .
Seyahat etmeyi, yeni yerler görmeyi seven bir aileyiz.Sık sıkta seyahat ederiz. Ama bakın, benim bu güne kadar seyahat ettiğim en muhteşem manzaraya sahip yoldu. Peki "fotoğraf?" Vallahi fotoğraf makinemi elime almayı bile hiç düşünmedim o an, sadece manzaranın tadını çıkardım.
Hooop!
Saat 8'de Kaş otogara vardım. Otogardan her 40 geçe (08.40-23.40) Akademi'ye dolmuş kalkıyor. Sadece 14.40'da yok. Atladım dolmuşa Düşler Akademisi'ne gideceğim dedim. İçimde hala bilinmezliğin yarattığı o tatlı heyecan var. Saatin 08.40 olmasını bekliyorum. Olmuyor.
Bir ara zamanın durmuş olabileceğini bile düşündüm.
Saatime bakıyorum, bir süre bekliyorum tekrar bakıyorum sadece 1 dakika geçmiş:D
Bu bekleyiş arasında -sonunda- vakit oldu 08.40..
Düştük Akademi yollarına. Kaş'a 20 dakika uzaklıktaki Çukurbağ Köyü'nde kurulu Düşler Akademisi. Dolmuş şoförü tam da Akademi'nin önünde indirdi beni. Herkesi nefes nefese bırakan yokuştan hala içimde tedirginlik varken inmeye başladım.
Kimseyi tanımıyordum. Neler karşılayacaktı beni? Nasıl olacaktı? Başvuruda 2 hafta kalacağımı belirtmiştim. Acaba uzun bir süre miydi? Sorular sorular ve sorular.. Bir bilinmezliğe seyahat etmiştim ben. Bilinmezliklerin belki de en güzeline, o zaman bunu bilmiyordum.
Akademi'ye girdiğim anda tanımadığım onlarca insanın "Hoşgeldin"leri ile karşılandım. Kim çıksa karşıma "yoldan geldin, açsındır. Nasıldı yolculuğun?" diyerek sokuldu yanıma. Eşyalarımı bile bırakmadan sonuna yetiştiğim kahvaltıya katıldım. Sonra odama yerleştim. Canım Can'suyu bugün dinlen yoldan geldin yarından itibaren başlarsın gönüllülüğe dese de yok! Durur muyum hiç. Elimden ne gelirse yapmaya çalışırım deyip başladım etrafta iş aramaya.
Benim ilk günümken Antalya Melekler Özel Eğitim Okulu'nun son günüydü. Ama onlarla vakit geçirme imkanım olmadı hiç. Her sabah kahvaltıdan sonra toplantı yapılıyor Akademi'de. Günlük programın üzerinden geçiliyor. Toplantıya adım attığım anda kimseyi tanımama rağmen hoş geldin'lerin ve sıcacık gülümsemelerin ardı arkası kesilmedi yine. Toplantı sonunda ise sizi bir sürpriz bekliyor. Konfetiler, havai fişekler ve dans! Şaka şaka sürpriz dedim yahu. Yok öyle sürprizlerden vazgeçip hazıra konmak:)
Peki peki Akademi'yi anlatmaya geri dönüyorum. Zaten uzun yazdığıma kızdığınızı duyar gibiyim. Ama kızmayın bana. Her anımı, her deneyimimi paylaşmak istiyorum. Yazdıkça ha şundan da bahsedeyim diyip gülümsüyorum. Sanırım bu yazıyı sizin için değil kendim için yazıyorum.
Katılımcı, misafir grup ile gönüllüler arasında muhteşem bir iletişim,uyum var. Bunun en canlı haline son gün sertifika töreninde misafir grubun ve gönüllülerin vedalarındaki göz yaşlarını görünce daha iyi anladım. Antalyalı minikler tanışmamamıza rağmen bana bile sarılıp hüngür hüngür ağladı, kıyamam.
Benim Akademi'deki ilk günüm güneşlik yapmakla geçti. Akşam oldu. yemekler yendi ve rutin toplantıya geçildi. Akademi'de gönüllüler gün içerisinde 2 tane toplantı yapıyorlar.Hem günün nasıl geçtiği konuşuluyor hem ertesi günün planı yapılıp görevler dağıtılıyor akşam toplantısında.
 |
| Çünkü güneşlik yapmak ciddi bir iştir! |
Peki nedir bu görevler? Genel temizlik, ofis, at çiftliği, mutfak.. Yani anlayacağınız gönüllüler sadece katılımcı grupla vakit geçirmiyor farklı sorumluluklarda üstleniyorlar. Tabii ki bu görevlendirme 'görev dağıtma' olarak değil isteğe bağlı gerçekleştiriliyor. Kaldığınız süre boyunca bütün alanlarda görev alma imkanına sahip oluyorsunuz. Her grup ayrıldıktan sonra programa göre 1 gün kadar boşluk oluyor. Bu süreçte gönüllülerin izin günleri. Ancak yeni gelen gönüllüler 1 haftalarını doldurduktan sonra izinlerini kullanabiliyorlar. Tabii ki bu izin kullanma Akademinin işleyişini sekteye uğratmayacak şekilde gerçekleştiriliyor.
Size uzun uzun Akademi'nin tarihçesi hakkında bilgi vermeyeceğim, korkmayın. Daha çok orada 2 haftasını 1 günmüş gibi geçiren birisi olarak yazımı kaleme alacağım. Yine de siz bana bakmayın ve AYDER ve Düşler Akademisi'nin web sitelerini ziyaret edip kuruluş amaçlarından ve vizyonlarından haberdar olun. İnanın hiçbir şey kaybetmezsiniz:)
Peki Düşler Akademisi Gönüllülerine ne sunuyor?
Her zaman taze çay, bol sohbet, sıcacık gülümsemeler ve muhteşem anılar..
 |
| Çünkü Biz Bir Aileyiz |
Bilmeniz gereken ise yemek ve konaklama imkanı sunması. İsterseniz ahşap konaklama da kalabilir(ben öyle yaptım. 4 kişilik oda) veya çadır alanında konaklayabilirsiniz.
Akademi içerisinde ihtiyacınız olmayacak şeyler ise para ve teknolojik cihazlarınız. İnanın anlık iletiler olmasa telefonumu bile taşımazdım yanımda.
Telefonumla vakit geçirmek yerine Akademi'nin kütüphanesinde ve hamakta kitap okuyup mutfakta veya herhangi bir alanda herkesle sohbet ettim. Sanki bugüne kadar aradığım yer burasıydı. Öyle mutluydum ki anlatamam size. Ne orada geçirdiğim vakitleri ne de yaşadığım mutluluğu anlatmaya yetmez ki satırlar.
O kadar farklı insanla tanıştım ki.Hangi birinin adını ansam bilemiyorum.
|
| Damla Kıraslan eserini tamamlarken |
Mesela Osman. Ben Manisalıyım. Akademiye giderken de Mesir Macunu götürmüştüm. İlk günümde, sabah toplantısında ikram ettim ve 'çok baharatlı, belki sevmezsiniz ama..' dememe kalmadı, daha cümlemi tamamlayamadan Osman atıldı, "Melis, Akademi ile ilgili öğrenmen gereken ilk şey, eğer ortamda 6 günlük erzak varsa o 6 dakika içerisinde biter!"
Nasıl yani??
İşte bunu kaldığım 2 hafta içerisinde gayet iyi anladım :D
Ya da yaşlarından büyük başları olan Damla ve Işıl'dan mı bahsetsem,canım kızlar. Psiko Dramatölyesiyle mest eden Bedia'dan mı?Sürekli gülüp etrafına ışık saçan Alican. Kim Gelmiç İskender! Şirin Baba Denizer. Hayatım hiçbir evresinde o özgünlükte birinin karşıma çıkmayacağından emin olduğum ve bana her seferinde 'kızz' diye seslenen Dilruba. Akademiden her gün yarın ayrılıyorum diyip ve bunu ilk söylemesinin üzerinden 1 hafta geçmesine rağmen hala akademide olan Umay (çünkü Entas okumak..) Gece makarnalarının kraliçesi Beste, hiçbir sıfata uymayacak olan Üzeyir, boynundan düşmeyen kulaklığı ile Anıl, Deniz Abi, Heval, Sena, İlay, Kübra, Büşra, Zeynep Abla, Berrin Abla,Ekrem, Buse.. Kimden bahsetsem öbürünün hatrı kalır. En iyisi burada keseyim ve tanıyabileceğiniz daha nicelerini Akademi'de tanıyın. Öyle bir ortam var ki orada sanki yıllardır tanıyoruz birbirimizi. Herkeste öyle bir samimiyet, güven dolu bakışlar ve nicesi.

Ben kamptayken; ilk vakit geçirme imkanı bulduğum grup PKU Aile derneğiydi. Peki Neydi bu PKU? O güne kadar ilk kez duymuştum. Bence İstanbul'da yaşıyorsanız PKU Aile Derneğini ziyaret edip Deniz Hanım ve Hasibe Hanım'la tanışmalısınız. 1 hafta boyunca hem biz gönüllülere hem de katılımcılara bir anne şevkati ile yaklaştılar. Deniz ve Hasibe Hanım gibi güçlü kadınların varlığını bilmek umut ışığı doğuruyor yaşamıma.
PKU'lu arkadaşlarımızın herhangi zihinsel ya da fiziksel engelleri olmadığı için kampta daha faklı etkinlikleri gerçekleştirme olanağımız oldu. Gün içerisinde atölyeleri gerçekleştirip kalan zamanlarda sohbet edip bol bol jenga oynadık. Farklı insanları tanımak, farklı hayatların varlığını bilmek ve onlara ortak olmak garip bir his.
Peki ya en kötüsü mü?
Ayrılmak..
Akademi'ye gelen her katılımcı grup göz yaşı dökerek ayrılıyor. Bir çoğu seneye gönüllü olma isteğiyle son kez bakıyor Akademi'nin büyülü yerleşkesine. PKU Aile Derneği için de durum aynı oldu..

Ama en acısı da gönüllü arkadaşlarımızın ayrılması. Yahu nasıl oluyor da o kadar kısa süre de alışıyoruz birbirimize?
Sanırım cevap bulamayacak bir soru daha ekledim hayatıma.
İkinci misafirimiz TOÇEV'den geldi. Ne tatlılardı öyle! Hepsini öyle çok sevdim ki anlatamam. Beraber yüzdük, yelken yaptık, yoga yaptık, ata bindik, Uyuyan Dev'e yürüdük.. Akademi'de yüzme bilmeyen katılımcılara yüzme öğretmeye de çalışıyoruz. Ya da bisiklet atölyesi yaptığımızda bisiklet binmeyi öğretmeye çalışıyoruz. Özellikle yüzmeye değinmek istiyorum. Ben hayatımda ilk kez birilerinin gözlerinde "başardım" ifadesini ve mutluluğunu gördüm.Önce korkuyla, endişeyle sarılıyorlar kolunuza sonra özgüvenle ayrılıyorlar yanınızdan. Bir de beraber yüzme öğrenirken öyle bir bakıyorlardı ki.. Keşke o bakışların birer tarifi olsa..
TOÇEV ile beraber Uyuyan Dev'e yürüdük dedim ya hani; gün batımını muhteşem Kaş manzarası ve uçsuz bucaksız deniz ve gökyüzü eşliğinde izledikten sonra bir anda ortaya bağlama çıktı. Türküler eşliğinde gecemizi şenlendirdik. Dönüş yolunda kafa lambalarımızı kapattık ve milyonlarca yıldızın dansına ortak olduk. İnanın Akademi'de geçirdiğim her vakit birbirinden özel ve güzel ama Uyuyan Dev yürüyüşlerimiz en özelleri arasında. Hani yazısının başlarında Akademi'ye adım atarken "2 hafta uzun bir süre mi?" diye geçiriyordum ya aklımdan. İşte Uyuyan Dev yürüyüşlerim de hep ömrümü orada geçirebileceğimi düşündüm, yani Akademi'de.
Bakın, Akademi sürprizlerle dolu. İnanın hangi birini anlatsam karar veremiyorum şu an. Ama hayatımın hiçbir evresinde küçük bir köye gidip ilk bale gösterimi izleyeceğimi düşünmeyi bırakın hayal bile edemezdim ama oldu. Kaş Bale Yaz Kampı final gösterilerini Akademi'de düzenledi.
Peki eski Melis ve yeni Melis arasında ne gibi farklar var, gittin de ne oldu arkadaşım derseniz? Benzer bir soruyu sertifika törenimde Cansu bana sordu. Dedi ki "Melis, söylesene bize Akademi sana ne kattı?" bende o an dedim ki "inanın farkında olduğum ve olmadığım milyonlarca şey kattı, eminim. Ama izninizle bu katkılar bende kalsın" Nasıl anlatabilirdim ki kalp çırpınışlarımı, ayrılık hüznümü..
Hayatımda ilk kez bir vedada göz yaşı döktüm ben. İnanabiliyor musunuz? Her vedanın yeni bir kavuşmayı müjdelediğine inanan ben..
Akademi yeni bir Melis yarattı sevgili arkadaşım. Daha duyarlı, çevresine daha farklı bakan, daha bilinçli, daha daha daha.. Kitaplarda yazmayan milyonlarca şey öğrendim orada, müthiş insanlar tanıdım.
İlk kez tek başıma hiç bilmediğim bir yerden çok daha kararlı ve özgüvenli dönüyorum.
Canım arkadaşlarım, gönüllü olmasanız bile -ki olun- mutlaka gidin görün Akademi'yi. İnanın o kadar güzel, birbirinden özel deneyimlerle ve gülen yüzünüzle ayrılacaksınız Akademiden. Diyeceğim o ki gelin bir çayımızı için.
Eyyy Düşler'in Efendileri.. Akademiye ilk adım attığım andan itibaren biraz da siz varsınız bütün yaşanmışlıklarım da ve yaşayacaklarım da. İyi ki de varsınız.Umarım hayatlarımız yeniden bir yerlerde mümkünse yeniden Akademi'de kesişir. Bu yazı vesilesiyle Düşler Akademisi'nde emeğinin ötesinde ruhu olan herkese binlerce kere teşekkür ederim. Yeniden görüşmek üzere..
Sağlıcakla..
Marul, Marshmallow Melis*
*Kısaca Akademi*
-Düşler Akademisi Çukurbağ Köyü, Kaş'ta
-Gönüllü başvuruları Nisan- Mayıs aylarında alınıyor
-Gönüllüler A'dan Z'ye bütün işlerde yer alabiliyor ve isterlerse atölye açabiliyorlar.
-Gönüllülere çadır veya 4 kişilik odalarda konaklama imkanı sunuluyor
-Kaş'taki yerleşke 12 ay açık ancak yaz aylarında faal.
-Herhangi bir dil bilmenize gerek yok ancak İngilizce bilmeniz kaynaşmak açısından faydalı. Mesela Sara ve Karima gibi dünya tatlılarını tanıma ve kaynaşma fırsatınız var.
-Gönüllülük herkes için uygun.
Hooop!
Düşler Akademisi-Kaş için ayrıntılı bilgi;
Gönüllü Nasıl olurum?
Akademi de neler yapıyoruz?
AYDER nedir?