Dakikalardır duvara bakıyrum.
Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
Yaşadığım şey bir tür boşluk ya da tam aksine güçlü bir
duygu yoğunluğu, adını koyamıyorum.
Düşüncelerime yetişemiyorum. Sanki yetişsem, derilikleri
altında ezilecek, boğulacakmışım gibi hissediyorum. İşte bu satırları tam da bu
sebeple; kendimden kaçmak için yazıyorum..
Bir yerlere; bir şeylere veda etmek ne de zormuş.
Sokaktaki
kediye, dalda narince sallanan yaprağa, duvarlara, anılara.. Birilerini; bir
şeyleri geride bırakmak ne zormuş. Yeni bir yola girmek, yeni hayata yeni
insanlara adapte olmaya çalışmak ne zormuş.
***
Gözlerimi kapatsam mesela,
En başa; ta en başına dönebilsem..
Gizli gizli kendimi seyretsem..
Neleri değiştirmek isterdim ki?
Aslında çokta keyifli olabilirdi kazandığım deneyimleri
izlemek, kendimi gözlemlemek.
Anıları tekrar yaşamak, aynı kahkahaları içtenlikle yeniden
atmak..
Yeri geldiğinde yeniden ağlamak ve hatırlamak..
Kişileri, olayları ve en önemlisi de kendimi.
Unutuyoruz. Bu çok insancıl. Daha yeni yaşadık ama belki
yazının başını bile unuttun. Mesela yazının başında yaptığım harf hatasını
hatırlıyor musun? Ama o an dikkat etmiştin değil mi?
Umursamıyor musun? Yoksa unutuyor musun? "Umursamadığı
şeyleri unutur insan" diye bir şey yok. Her şeyi unutuyoruz. Şaka gibi. Her
neyse o, bizi biz yapıyor ve biz unutuyoruz.
İşte tam de bu nedenle dönmek en başa, ta en başına..
Ne de değerli olurdu!
***
4.5 yıl.
Bir iki çanta ve bir kutuya sığdı.
4.5 yıl!
Kazanılan deneyimler,
Yaşanılan anılar..
Sadece iki çanta ve bir orta boy koli..
Vedalar..
Kavuşmalar..
Ayrılıklar..
Mutluluklar..
Pişmanlıklar..
Ve daha nicesi
…
Hepsi bizim için,
Biz insanlar için var.
Belki de hayatı değerli kılan şey bu.
Günlerdir çok hüzünlüyüm.
Uzun ve sessiz düşünceler içerisindeyim. Dedim ya hani birden
fark ediyorum ve duvara bakakalmışım. Ya bir boşlukta ya da duygu yoğunluğu
içerisindeyim.
İnanamıyorum hala ama bitti.
Mezun oldum,
Yaşadığım şehre, anılara, insanlara (…) veda sürecindeyim..
Ne gitmek istiyorum ne de kalmak. Garip bir boşlukta
duygularımın en yoğun yerindeyim.
Anlatsam, kelimelerim tükenir; sussam gönlüm razı değil..
Her şeyin en başına,
en başa, dönmeye ne dersin melis?
Hoşçakal Gazimağusa..
Bu şehirden bir melis geçti. Unutma olur mu?
Hadi, sağlıcakla!